İkaria Adası’na gitmeden evvel hakkında bildiğimiz tek şey, yıllar önce bir gazete haberinde okuyup da aklımızda kalmış olan, Avrupa’nın en uzun ömürlü insanlarının bu adada yaşıyor olduğuydu. Adayı dolaşırken sıkça karşılaştığımız 90 yaş civarı ada sakinleri ile bu haber anlam kazandı.
Şimdi diyeceksiniz ki hiç genç yok mu? Bar, kulüp, eğlence yok mu? Gidersek sıkılır mıyız? Gençler de var tabii. Mevcut yaşlı nüfusun çocukları, torunları da aynı adada yaşıyor, yiyor, içiyor, eğleniyor. Yine de yıllardır mütevazılıktan taviz vermeyen karakteri yüzünden ada şaibeli yorumlara neden olmuş ve görünen o ki, Ikaria’yı ziyaret edenler iki gruba ayrılmış: adada hiçbir şey (!) olmadığını iddia edip, burada geçirdiği zamanı kayıp görenler; bir de havasına, denizine, doğasına, özgün insanlarına hayran kalıp, en az bir kez daha gelme planları yaparak ayrılanlar. Biz daha dönmeden yeniden gelme planı yapanlardanız.
Peki Ikaria’da ne bulduk da bu kadar sevdik? Kendimce anlatmaya çalışayım: Yunan adaları coğrafi olarak Batı ve Kuzey Ege adaları, Oniki adalar, Kikladlar, Sporadlar gibi gruplara ayrılsa da, aslında turistik olanlar ve olmayanlar diye de ayırmak gerekir; çünkü sandığımız gibi her Yunan adası bir turist cenneti değil. Topografik olarak turizmin gelişmesine pek uygun olmayanlar var. İkaria da bunlardan biri. Tam orta yerinden adayı dikine kesen Atheras dağı ve dik yamaçları, ada etrafında turistik tesislerin gelişmesine imkan vermemiş. Hem bu nedenle, hem de ulaşımın zorluğu nedeniyle bakir ve özgün kalmış. Bir de yemesi, içmesi, havası, suyu birbirine benzese de her adanın kendi karakteri var. Farklı farklı birçok ada ziyaret ettiğinizde bunu daha iyi anlıyorsunuz. İşte biz İkaria’nın bozulmamış doğasını ve kendinden emin, mütevazi, sakin ve eğlenceli ruhunu çok sevdik.
EĞLENCE Mİ DEDİNİZ?!
Kanımca adalıların ömrünü uzatan önemli faktörlerden biri de, eş dostla bir arada oldukları neşeli eğlenceleri yaşamlarından eksik etmemeleri. Her yıl Mayıs- Ekim ayları arasında, dini ya da dini olmayan, ama illa ki Yunanlılar için anlamı olan belli günlerde, her biri farklı bir köyde, o köyün gönüllüleri tarafından Panayırlar düzenleniyor. Kutlama boyunca içki ve yemek satışından elde edilen gelir, o köyün ihtiyaçları için harcanmak üzere toplanıyor. Ekonomik anlamda köyler arası yardımlaşmayı amaçlamanın yanında, kutlamaların esas amacı, ayrım gözetmeden ada halkının hep birlikte sosyalleşmesi, eğlenmesi, birlik ve iyilik duygusu ile güzel ilişkiler inşa edilmesine vesile olmak.
Geceyi yemek ve şarapla açıyorlar. Panayır meydanına önceden yerleştirilmiş masalarda fırında pişmiş oğlak eti, salata, adaya özgü kırmızı ev şarabı ve fonda çalan canlı yerel müzikler eşliğinde birbirleriyle hoş sohbetler ederek eğlenceye hazırlanıyorlar. Yeme-içme ve sohbet faslı bittikten sonra, coşan müzikle birlikte el ele, kol kola dans etmeye başlıyorlar ki o dakikadan sonra durdurabilene aşk olsun; bu eşsiz eğlence ritüeli gün ağarana kadar tam gaz devam ediyor.
İlk akşam yemek yediğimiz Naiades Taverna’nın tatlı sahibi İrini gece yarısına doğru “Hala burada ne işiniz var, bütün ada Panayırda, haydi siz de hemen oraya!” diye bizi kovalamasaydı, bu özel geceyi kaçırmış olacaktık. Bizden tavsiye, şayet bir gün Ikaria’ya gitmeye niyet ederseniz, ne yapın edin, adalıların ne biçim eğlendiklerini görmek için seyahati bir panayır gününe denk getirin. Ortam genelde videodaki gibi oluyor.
EN KOMUNİST ADA
İkaria aynı zamanda 1946-1949 yılları arasında gerçekleşen Yunanistan iç savaşı sırasında komunistlerin sürüldüğü, dolayısıyla Yunan Komunist Partisi (KKE)’nin seçimlerde en yüksek oy aldığı ada. Zaten adadaki en yeni arabanın 70 model olmasından profili kolayca anlıyorsunuz.
NE ALÇAKTAN UÇ, NE YÜKSEKTEN…
İkaria’nın ismini aldığı Yunan mitine göre Daidalus çok yetenekli bir mimar ve zanaatkardır. Girit kralı Minos, boğa kafasına ve insan bedenine sahip, dehşet saçan bir yaratık olarak dünyaya gelen Minotaur’u hapsetmek için Daidalus’tan bir zindan inşa etmesini ister. Daidalus bunun üzerine labirenti inşa eder, fakat bir süre sonra Kral Minos ile araları bozulur ve onu oğlu İkarus’la birlikte labirente hapseder. Kendi inşa ettiği labirentten çıkmanın hiçbir yolu olmadığını bilen Daidalus, çareyi kendisi ve oğlu için tüyden kanatlar yapmakta bulur.
Yaptığı kanatları balmumu ile sırtlarına tutturarak labirentten kaçmadan hemen evvel “Güneşe fazla yaklaşma yoksa kanatlarındaki balmumu erir; çok alçaktan da uçma denizin nemi kanatlarını ıslatarak bozar” diye oğlunu uyarmış olsa da, genç Ikarus yüksekten uçma özgürlüğünün cazibesinden kendini alamaz. Gitgide güneşe yaklaştıka balmumu erir, Ikarus kanatsız kalır ve Ege’nin mavi sularında boğularak ölür. Düştüğü suların adı artık İIkarus’tan dolayı İkaria Denizi, bu sulara en yakın adanın adı ise İkaria’dır.
Nasıl Gidilir?
Ikaria’ya Türkiye’den direkt ulaşım yok. Adaya ulaşmanın tek yolu önce Kuşadası veya Seferihisar’dan kalkan feribotla Samos Adası’na gitmek, sonra da Samos’tan Ikaria’ya giden Hellenic Seaways’e ait gemiye binmek.
İkaria’da iki adet liman şehri var: Evdilos ve Agios Kirykos. Her iki limana da farklı günlerde, Samos’taki iki farklı liman şehri olan Karlovassi ya da Vathi limanlarından sefer düzenleniyor. Biz Karlovassi’den kalkıp Evdilos’a giden gemiye denk geldik. Yolculuk yaklaşık 1 saat 15dk sürdü. Gemi büyük ve rahat. İç mekan ya da güvertede rahatça yer bulunuyor. Arabasız giderseniz kişi başı tek yön bilet ücreti 12,5 Eur. Biz arabayla birlikte iki kişi tek yön 45Eur ödedik. Belli günlerde Kavala’dan da gemi ile İkaria’ya sefer olduğunu öğrendik, eğer İstanbul’dan kendi arabanızla gidecekseniz karayoluyla Yunanistan Kavala’ya gidip oradan da adaya ulaşabilirsiniz. Bildiğimiz kadarıyla bu yolculuk için geceyi gemide geçirmek gerekiyor, çünkü yolculuk yaklaşık 20 saat sürüyor.
Nerede kalınır?
İki muhtşem kumsalın tam orta yerinde, kayalıkların üstünden İkaria denizini kucaklayan konumuyla Armenistis Views konaklamak için gönül rahatlığıyla tavsiye edeceğimiz bir yer.
Odalar tertemiz ve geniş. Sahipleri Ikaria’lı yaşlı bir çift. Otelin hemen önündeki kayalıklardan denize girilebiliyor, ama çocuklar için çok uygun değil, kayalıklar biraz sarp ve biçimsiz. Aslında deniz için ötelin önünü zorlamaya pek gerek yok. Otelin hemen sağ kolunda, boylu boyunca, İkaria’nın en ünlü plajlarından biri Mesahti Beach; sol kolunda ise onun bir ufağı Livadi Beach uzanıyor. Oda için Haziran ayında gecelik 45Eur ödedik.
Bizim planımızda İkaria’da iki gün kalmak vardı, ama adayı çok sevince bir gün daha uzattık. Kaldığımız otelde fazladan bir gece için yer olmadığından, o son gece koyun hemen karşısındaki Erofili Otel’de kaldık.
Burası da temiz, yeni ve nispeten büyük bir otel. Merdivenlerle sahile inip önünden denize de giriliyor. Günbatımı manzarası çok güzel, ama bir daha gitsek hangisininde kalırdık? Tercihimiz, sırf gece kayalara vuran dalga sesleriyle uyumanın keyfi için Armenistis Views olurdu.
Nereleri gezdik?
İkaria bir günde gezilecek ada dediler, biz inandık, siz inanmayın. Dört günlük seyahatin sonunda hala görmediğimiz birçok köyü, yürüyemediğimiz yolları, denizine giremediğimiz plajları var. Bu kadar zamana sığdırabildiklerimiz ise:
Armenistis:
Küçük, mütevazi bir sahil köyü. Birçok otel, restoran, kafeterya alternatifiyle adanın turistik anlamda en gelişmiş yeri. Düzensiz mimari yapısıyla İlk bakışta etkileyici gözükmese de biraz zaman geçirince sevimli buluyorsunuz.
Köyün hemen içinden denize girebileceğiniz gibi, yürüme mesafesindeki Livadi Beach harika bir plaj. Merkez niteliği taşıdığından, mekanlara yakınlığı nedeniyle konaklama için tavsiye ederiz.
Gialiskari (Yaliskari) :
Armenistis’e çok yakın, küçük bir balıkçı köyü. Armenistis ve Gialiskari’yi birbirinden Mesahti Beach ayırıyor. Küçük bir liman , bu limanın en ucunda minik bir kilise ve birkaç taverna ve kafeteryadan ibaret sakin ve sevimli bir köy. Bizim fırsatımız olmadı, ama bir öğlen denize girip yemek yemek için değerlendirilebilir, ya da Armenistis’e yakınlığıyla konaklama alternatifi olabilir.
Magganitis:
Adanın güneyinde pek sevimli bir balıkçı köyü. Su ve rüzgarın şekillendirdiği, insanın hayal gücünü zorlayan, zorlarken de gülümseten garip biçimli kayalıklarıyla ünlü.
Rengarenk balıkçı kayıklarının bağlı olduğu küçük bir liman ve bu limana bakan, çok güzel müzikler çalan bir taverna var. Seychelles Beach’e gidecekseniz Magganitis’e mutlaka uğrayıp görün, o tavernada da bir öğle yemeği yiyin. Adada görülmesi gereken yerlerden.
Christos Raches:
Adanın en büyük dağ köyüymüş, fakat bizim gündüz görme fırsatımız olmadı. Gittiğimiz panayır o akşam Raches köyünde yapıldığı için mecburen akşam gördük. Mümkünse siz gündüz gitmeye çalışın. Yeşillikler içinde sempatik bir dağ köyü.
Evdilos:
Agios Kirykos ile beraber adanın ikinci liman şehri. Adanın kuzey hattının tam orta yerinde bulunuyor. Samos’tan kalkan feribotlar belli günlerde bu limana da yanaşıyor. Biz de Evdilos’a yanaşan feribotla adaya geldik. Feribottan inerken ve binerken mecburen bulunmanın ötesinde bize cazip gelen bir tarafı olmadı. Sahilde restoranlar,kafeteryalar, tepelerde ise evlerden ibaret, pek özelliği olmayan bir köy diyelim.
Nerede denize girdik?
Seychelles (Seykelles) Plajı:
Adanın en ünlü plajı. Yolu uzun, gitmesi zahmetli, ama o eşsiz deniz için değer. Plaj, yakınındaki bir tünel kazısı sırasında meydana gelen toprak kayması sonucu oluşmuş. Cam gibi açık mavi suyu ve beyaz kayalıkları nedeniyle adını dünyanın en ünlü plajlarının bulunduğu ada ülkesi Seychelles’den almış. Dikkat! Hiçbir şeyden taviz vermeyi sevmeyen adalılar, bizim ‘Seyşeller’ diye telaffuz ettiğimiz ve öyle duymaya alışkın olduğumuz bu ismi, canlarının istediği gibi, yani ağız dolusu ‘Seykelles’ diye telaffuz ediyorlar. Olur da plajın yerini birine sormanız icap ederse diye bilin istedim. ‘Seyşel ‘ deyince anlamıyorlar.
Arabanız var ise plaja gitmek için adanın güneyine geçmeniz gerekiyor. Dağları aşıp, uzun bir yol gittikten sonra plaja yaklaştığınızı anlayacağınız bir tünel göreceksiniz. Tüneli geçtikten hemen sonra sağda ücretsiz bir park alanı var. Plaja giden direkt bir araba yolu olmadığı için aracı buraya park edin. Henüz plajın gözükmediği bu noktadan sonra kayalıklı bir toprak yoldan yaklaşık 15dk yürüyeceksiniz.
Bizden tavsiye, atlaya zıplaya geçmek gereken yüksek kayalıkların olduğu bu yolu terlikle yürümeyin, yanınızda spor ayakkabı götürseniz iyi olur.
Plaja bir de en yakın balıkçı köyü Magganitis’ten kalkan küçük teknelerle gidiliyor. O kayalıklı yolu yürümek istemezseniz, aracı Magganitis’e bırakıp tekneyle de gidebilirsiniz.
Plaj çakıl taşlı ve şezlong, şemsiye, hiçbir şey yok. Yiyecek-içecek alabileceğiniz bir yer de olmadığından yanınızda en azından idare edecek kadar su ve atıştırmalık götürün. Güneşte kalmaktan imtina ediyorsanız sabah erken saatte, ya da akşamüstü gitmek daha iyi olur.
Nas Beach:
Armenistis’in 3km batısında, nehirle denizin birleştiği noktada, kayalıklarla çevrili, küçük ve çakıl taşlı bir plaj. Hippi gençlerin ve nudistlerin favori mekanı diye duyduk. İniş yolu biraz zahmetli gözüktü, uzaktan çok da cezbetmeyince biz gitmedik. Gidecek olursanız günbatımı saatini orada geçirin, manzara muhteşem oluyor. Yol kenarında yemek yediğimiz Naiades Taverna aynı manzaraya vakıf, oradan biliyoruz.
Mesahti Plajı:
Gialiskari ile Armenistis arasında upuzun, sapsarı kumsal ve masmavi deniziyle çok çekici bir plaj. Gözden kaçırmanız mümkün değil. Şezlong, şemsiye, bar gibi organize plajda aranan herşey var. Geniş, kumluk plajı ve ulaşımın kolay olması sayesinde adalılar arasında da çok polüler. Haftasonları aileler çoluk çocuk geldiği için biraz kalabalık olabiliyor. Plajda uygun rüzgar olursa sörf yapma imkanı da var. Çocuklu ailelere tavsiye ederiz.
Livadi Plajı:
Mesahti’nin kardeşi niteliğinde, küçük, kumluk bir plaj. Armenistis’e çok yakın, şehir içine yaklaşık 500 metre yürüme mesafesinde.
Bu plajda çok fazla genç insan gördük. Adadaki yaş ortalamasına göre biraz şaşırtıcı geldi değil mi? :). Sanki daha ziyade adaya gelen turistler ve adalı gençler tarafından tercih ediliyor.
Plajdaki Ammos Beach Bar’ı hippivari gençler işletiyor. Bir barda, bir kumsalda tatlı tatlı takılıyorlar. Haliyle servis biraz yavaş, ama ortam rahat ve keyifli. Deniz ve plaj saatlerimizin çoğunu burada geçirdik.
Kyparissi Beach:
Kerame Beach’i bulmaya çalışırken kaybolup düştüğümüz kimsesiz, sessiz, upuzun bir plaj. Adada onca güzel plaj varken ancak yanlışlıkla girilebilir. Genelde sakin yerleri severiz, ama burası pek ruhsuz geldi, o yüzden tavsiye edemiyoruz.
Nerede Yedik?
Naiades Taverna: Nas Beach’e çok yakın, özellikle gün batımı saati kaçırılmaması gereken, tatlı ve canayakın bir anne kızın işlettiği taverna. Armenistis’te kalacaksanız yürüyerek gitmeyi denemeyin. Arabayla ya da taksiyle gidin.
Sahipleri Evangelista ve kızı İrini pişirdikleri yöresel yemekleri görerek karar verin diye sizi mutfağa çağırıp, ne var ne yoksa hepsinin kapağını tek tek açıp anlatıyorlar. Bizim için görerek seçmek epey zor oldu 🙂 . Görünce hepsinden yemek istedik. Sonuç olarak, seçtiğimiz fırında sardalya, barbun, patlıcan ve cacıki enfesti.
Sto Kampi: Rahes köyüne çıkan yolda, Agios Dimitrios köyünde nefis bir dağ lokantası. Sahibi genç, gürbüz bir adalı. Belli ki kendi yemeyeceği hiçbir şeyi mönüye koymamış. Ne yediysek mükemmeldi, zaten iki akşam üst üste gittik. İki akşamın toplamında yediklerimiz: fırında limon soslu oğlak, cacıki, imam baildi, ızgara peynir, pirzola ve adaya özgü kırmızı şarap. Hepsi on numara.
Sto Gialo Kanei Fourtouna: Seychelles Beach’e giderseniz Magganitis köyüne uğrayacaktınız ya, işte orada sahildeki bu güzel tavernaya mutlaka gidin. Yemek yemeseniz bile limana karşı oturup, çaldıkları güzel, özgün müzik eşliğinde soğuk birşeyler içerek verilecek kısa bir molaya değer.
AKLIMIZDA KALANLAR
İşte bizim üç güne sığdırabildiklerimiz ancak bu kadar. Bir dahaki sefere bıraktıklarımız ise:
- Neredeyse tüm sağlık problemlerine iyi geldiği söylenen şifalı termal sularda yüzmek. Bizim fırsatımız olmadı, vaktiniz olursa siz kaçırmayın. En güvenli ve keyifli banyo deneyimi için Therma şehrindekiler tavsiye ediliyor.
- Birkaç gün adanın nispeten daha az turistik olan bölgesi Faros’ta kalmak, civarda doğa yürüyüşü yapmak.
- İkaria’nın hemen karşısındaki, ıstakoz cenneti olduğu söylenen Fourni Adası‘na geçip bir gün de orada kalmak. (2019 yazında gerçekleştirdik)
- Vaktimiz kalmadığı için göremediğimiz Akamatra, Karkinagri ve benzeri daha birçok dağ ve balıkçı köylerini görmek.
Özetle, İkaria’da zaman çok yavaş akıyor. Kimse hiçbir şey için acele etmiyor. Acele edene de şaşıp kalıyorlar. İnsanlar huzurlu ve canayakın. Gözlerinden mutluluk, yanaklarından sağlık fışkırıyor. Dünya’nın en güzel denizinin ortasında, kendi bahçesinde yetiştirdiği gerçek besini yiyip, bol bol taze tuttuğu balığı tüketen; yavaş ve huzurlu bir yaşam sürerken, eş dostla hoşbeş etmeyi, sosyalleşmeyi, eğlenmeyi de eksik etmeyen adalıların neden uzun ömürlü olduklarını anlamak hiç de zor değil.
Çok ilginç bir ada. Keyifle okudum yazınızı Teşekkürler
Güzel yorumunuz için biz teşekkür ederiz.
Samos’a gitmek için kapıda kolay vize veriyorlar, peki Samos’tan İkaria’ya aynı vizeyle gidilebiliyor mu, bu konuda bir bilginiz var mı acaba.
Teşekkürler
Merhaba Emin Bey,
Feribot bileti alırken ya da feribota binerken herhangi bir kontrol olmasa da, Yunanistan Konsolosluğu’nun resmi sitesinde belirtilen kurala göre, konsolosluk vizesi almanız gerekiyor. Bilgiyi buraya aynen kopyalıyorum:
“Yunanistan Vize Tüzüğünün öngördüğü şartlara göre verilen vizeler, en az tek girişlidir, en fazla çift girişlidir ve Yunanistan’da sadece vize etiketinde belirtilen kısıtlı alanda geçerli olmaktadır. Bu koşullar altında kapı vizesinin en fazla 15 gün süreyle verilmesi kararlaştırılmıştır. Bu süreleri yetersiz bulan veya diğer adalara ve Yunanistan’a ayrıca seyahat etmek isteyen vatandaşlar Yunanistan Schengen vizesi başvurusu yapmalıdırlar.”
En kısa zamanda gitme isteği uyandırdı bende
Şimdiden iyi tatiller ve eğlenceler diyelim o halde 🙂
Demet ben de hemen gitmek istedim. Ne güzel anlatmışsın. Teşekkürler!
Ben teşekkür ederim güzel yorumun için. Çok sevgiler 🙂
ikaria panayırının çok güzel olduğunu yazmışsınız, ancak ne olduğunu yazmamışsınız,yazarsanız sevinirim teşekkürler.
Merhaba Orhan bey,
Panayırlar Mayıs- Ekim ayları arasında, dini ya da dini olmayan, ama illa ki Yunanlılar için anlamı olan belli günleri kutlamak amacıyla, her biri farklı köylerde, o köyün gönüllüleri tarafından düzenleniyor. Kutlama akşamı içki ve yemek satışından elde edilen kazanç, o köyün ihtiyaçları için harcanmak üzere toplanıyor. Ekonomik anlamda köyler arası yardımlaşmayı amaçlamanın yanında esas amacı, ayrım gözetmeden ada halkının hep birlikte sosyalleşmesi, eğlenmesi, birlik ve iyilik duygusu ile güzel ilişkiler inşa etmesine vesile olmak.
Demet hanım,bu panayırı yaşamak için tarihi daha net verebilirmisiniz? Herhalde her hafta oluyordur.Bizde bir ay kalamayız 🙂
Merhaba Mehmet Bey,
Kutlama günlerini kabaca eklediğim linkte bulabilirsiniz. Yine de gitmeden evvel güncel haline yeniden bakmakta fayda var. İyi tatiller şimdiden!
https://www.visitikaria.gr/en/fun/local-feasts#.Xdk43VczZPY
Ne güzel anlatmışsıniz her detayı ile. Emeğinize teşekkür ederim. Çok güzel görünüyor. Insalkah bir gün Ikaria’ya gitmek bize de kısmet olur.
Yorumunuz için biz teşekkür ederiz Hülya Hanım. Umarız olur : )
Merhaba, yazınız için teşekkürler. İndiğimiz yerde araba kiralamak mümkün mü? Ya da araba kiralamadan idare edilebilir mi? Teşekkürler
Merhaba, indiğiniz yerde araba kiralayabilirsiniz, fakat İkaria’yı arabasız gezmeyi pek düşünmeyin. Toplu taşımanın bunun için yeterli olduğunu sanmıyorum, gezilecek çok yer var, çok vakit kaybedersiniz. Şimdiden keyifli geziler!
Anlatıldığı kadar pek güzel degil. Bunca güzel ada varken burda geçirdiğim zamana yazık oldu.?
Yazının en başında sözünü ettiğim gibi, adayı çok sevmek de, hiç sevmemek de mümkün. Ziyaret edenlerin ne aradığına bağlı olarak değişen bir seçim. Yine de yorumunuz için teşekkürler.
MERHABA,
ARABALI OLARAK SAMOS TAN GEÇTİĞİNİZİ ANLIYORUM.ACABA SAMOS A KENDİ ARABANIZLA GİDEBİLİYORMUSUNUZ?
BEN ALAÇATI DAM ARABAMLA İKARIA YA GİDEBİLİRMİYİM ?
Selam,
Evet, biz Ikaria ya kiralık araba ile geçtik. Kuşadası veya Seferihisar’dan Samos a araçlı geçiş yok maalesef. İlle araba olacaksa Çeşme’den Sakız’a geçip oradan Ikaria’ ya gidebilirsiniz (6-7 saatlik bir yolculuk). Ptesi, Çarşamba ve Ctesi günleri sefer var. Kaç günlüğüne gideceksiniz bilmiyorum ama yeşil belge artı Çeşme-Chios-Evdilos (ya da Agios Kyrikos- bunlar Ikaria limanlarıdır) feribot gidiş dönüş masraf az olmayacaktır, muhtemel daha ucuz olabilir orada kiralamanız.
Keyifli seyahatler
Adada hiç yaşayan Türk gördünüz mü? Ya da başka ülkeden gelen göçmen?
Adada Türk ve başka ülkelerden çok turist gördük, ama kimin orada yaşayıp yaşamadığını bilemiyoruz.
Yazınızı keyifle okudum. Sürekli danslarını izliyorum. inanılmaz güzel. Ulaşım biraz zormuş. şimdilik planımda olmasa da mutlaka görmek istediğim bir yer
bu adada türkler yaşıyor mu hiç.burda yaşamak isteseniz insanlar sıcakkanlı mı ,türklerin yaşayabileceği bir yer mi
Merhaba Meltem,
Adalılar çok sıcakkanlı, bize kalsa yaşanır, ama adada halihazırda yaşayan Türk olduğunu pek sanmıyorum. Sevgiler.
Merhaba ,
Ben bu yaz 2 haftalık bir kurs için gitme planı yaptım. Önceleri gözüm korkmuştu, ada çok ıssız diye ama yazınızı okuyunca içim daha rahat etti. Çok faydalı bir yazı olmuş. 3 senede daha da gelişmiştir herhalde..
Seyahat sonrasında belki ben de bir blog açarım. Teşekkürler verdiğiniz bilgiler için.
Yorumunuz için teşekkürler. Şimdiden keyifli yolculuklar ve başarılar. Söylemeden geçmek istemedim, adada o günden bugüne pek bir şey değiştiğini sanmıyorum. Aslında bu durum hemen hemen tüm Yunan adaları için aynı. Zaman hızlı akmadığı için herşey son derece statik, zaten bizce güzelliği de buradan geliyor.
Merhaba
Biz de İkeria’ya gitmek istiyoruz. Google’da arama yaparken sizin deneyiminizi de okudum. Bir şey soracağım, belki biliyorsunuzdur. Kuşadası’ndan Samos’a giden feribotlardan arabalı olanlar var mı acaba? Birkaç firmaya baktım ve anlayamadım. Var gibi, yok gibi 🙂
Selamlarımla…
Merhabalar,
Biz Samos’a kendi aracımızla hiç geçmedik, hep orada kiraladık, en doğrusu yerel firmaları tek tek arayıp sormanız olur. Şimdiden iyi tatiller.
Merhaba, bu yaz sonuna doğru kısmetse Patmos, ikaria ve Leros planlarimizda. Bir araştırmada bulunayim derken sizin bu İkaria yazınızı buldum. Ne kadar nefis ve iştah verici şekilde yazmışsınız. Hevesim daha da arttı. Keyifle okudum, gözümde canlandı herşey. Teşekkürlerimle 🙏🥰💕 Ayvalık’ta yaşadığımız için Midilli’ye geçip Midilli’den Blue Star ile bu ada rotasını planladık. Dilerim sağlıkla kısmet olsun🙏🥰
Hulya hanım güzel yorumunuz için çok teşekkürler. İkaria, gazete haberlerine, belgesellere konu olmuş çok özel bir ada. Umarım siz de bizim kadar sever, keyifli zaman geçirirsiniz. Bu arada Leros ve Patmos da çok güzel adalar, blog’da onların yazılarına da göz atabilirsiniz. Buraya link ekliyorum. Şimdiden keyifli tatiller dilerim.
On İki Adalar’ın sakin ve huzurlu güzeli: Leros Adası
Ege’nin hac adası: Patmos
Çok güzel bir tanıtım yazısı olmuş elinize sağlık. Bir de, nerede kaldığınızı ve izlediğiniz rotayı da ekleseydiniz keşke. Anladığım kadarıyla, Armenistis’de kalmışsınız ve günü birlik gezip dönmüşsünüz. Acaba böyle mi yapmalı yoksa ayrı konaklamalar zamanı doğru kullanma için daha mı faydalı oluru?
Yorumunuz için teşekkürler Murat Bey. Biz tatili uzattığımız için iki farklı otelde kaldık, ikisi de Armenistis merkezliydi. Konum olarak bizi memnun etti. Araba ile gün içinde yazıda bahsi geçen plajlara ve köylere rahatlıkla gidip döndük, fakat adanın Fourni’ye bakan tarafını keşfedemedik. Belki orası için ayrı bir konaklama gerekebilir. Şimdiden keyifli tatiller.