Monterosso, Vernezza, Corniglia, Manarola, Riomaggiore: CINQUE TERRE. Türkçe’de ”BEŞ TOPRAK” anlamına gelse de ben onlara, birbirleri ile güzellik yarıştıran, dik yamaçlar üzerinde yan yana durmuş Akdeniz’i kucaklayan, İtalya’nın özgür, renkli, cıvıl cıvıl beşiz güzelleri diyorum.
Liguria bölgesinde yer alan bu beş güzel şehir ve onları bağlayan tüm sahiller Cinque Terre Ulusal Parkı dahilinde ve UNESCO dünya mirası listesinde yer alıyor ve hepsi birbirine tren ve yürüyüş yolları ile bağlanıyor. Gezmeye herhangi birinden başlamak mümkün.
Cinque Terre’de iki farklı tipte gezi yapabilirsiniz: biri tren ile in-bin yaparak en fazla üç tam günde tamamlayabileceğiniz, sadece şehirleri görmek için planlanmış hızlı bir ‘gittim, gördüm’ gezisi. Diğeri ise, kalabalığın dışına çıkıp doğal güzelliklerin içine dalarak, bu şehirleri birbirine bağlayan trekking yollarını katederek yapılan ‘yürüyüşlü gezi’. Hem yeterli zamanımız olduğu için, hem de seyahatlerde bildik yoldan çıkmayı sevdiğimiz için biz ikinci tip geziyi gerçekleştirdik.
Cinqueterre’ye Nasıl Gidilir?
Cinque Terre’ye ulaşmak için kuzeyinde Genova, güneyinde ise Pisa, havaalanı olan en yakın şehirler. Nispeten uzak olan başka bir alternatif ise doğuda Bologna şehri. Bu üç şehirden de bölgeye trenle ya da arabayla ulaşmanız mümkün. İtalya içi tüm tren seferlerine www.trenitalia.com adresinden bakabilirsiniz. Aslında sadece bu bölgeyi gezecekseniz, yani Toscana veya Milano vs. programınızda yoksa araba tamamen gereksiz; park yerleri Cinqueterre şehirlerine hem uzak hem pahalı. Seyahat edeceğiniz tarihlere göre uçuş yapacağınız şehir değişebilir. Örneğin bizim planladığımız dönemde şanslıydık, İstanbul’dan hem Genova, hem de Pisa uçuşları hala devam ediyordu. Uçuş günü ve saati bize daha uygun olduğu için İstanbul-Pisa uçuşunu tercih ettik. Pisa havaalanına ulaştıktan sonra merkeze 10 dakikalık bir otobüs yolculuğu yapıp, oradan trenle kalacağımız Levanto şehrine yaklaşık 1,5 saatte ulaştık. Bizim seyahatten kısa bir süre sonra THY Pisa ve Genova uçuşlarını geçici bir süre iptal etti. Şayet bu şehirlere uçamıyorsanız biraz daha uzun olsa da Bologna üzerinden aynı seyahati gerçekleştirmek mümkün.
Nerede Kalınır?
Cinque Terre şehirlerinin tamamı oldukça turistik; konaklamak için hem çok kalabalık, hem de bütçe sınırlarını zorlayıcı olabiliyor. Biz Ekim ayında gitmiş olmamıza rağmen yoğun bir turist kalabalığıyla karşılaştık. Yanı başında Levanto gibi bir seçenek varken konaklamak için bu beş şehirden birine mahkum olmak oldukça gereksiz.
Levanto, Cinque Terre’nin en kuzeydeki şehri Monterosso Al Mare’den trenle bir durak (5dk) mesafede, dağlık, yemyeşil, huzurlu, küçücük bir sahil şehri. Başınızı çevirdiğiniz her an karşılaştığınız 70-80 yaş arası gençler içinize doğal bir mutluluk yayıyor. Şehrin bu huzurlu yaşam ritmini bozacak trafik, kalabalık, gürültü vs. gibi olumsuzluklara rastlamak mümkün değil.
Mevsiminde giderseniz denize girebileceğiniz upuzun bir kumsalı var. Restoran seçenekleri ise oldukça fazla. Şehrin tek zorluğu, gündüzleri dükkanların çoğu sadece belirli saatlerde açık, canınız her istediğinde market ya da alışveriş yapacak dükkan bulmak mümkün olmuyor.
Aslında, akşam saatleri olup da tüm gün gezdiğiniz şehirlerin kalabalığını geride bırakıp Levanto’nun sakin sokaklarında dolaşmaya başladığınızda bu şehir kendi ruhunu hissettirip, verdiği huzurla sizi kendine bağlıyor.
Nereler Gezilir Ne Yapılır?
Yapılacak şeyler bol;
- Yeterince zamanınız var ve bir sağlık probleminiz yok ise Cinque Terre’yi gezip görmenin en keyifli yolu Akdeniz’in mavisini, doğanın yeşilini ve bu beş güzel şehri bir araya getiren yolları yürümek, yürümek, yürümek. Şayet yürümek istemezseniz, en kolay ve pratik yöntem ise tren kullanmak. ‘Cinque Terre Card’ bu bölgedeki gezilerin en ekonomik yöntemi; tüm tren istasyonlarındaki turizm ofislerinde satılıyor ve size aynı gün içinde Spezia-Levanto dahil 7 tren istasyonu arasında sayısız biniş ve tüm yürüyüş yollarına giriş hakkı veriyor. Aksi takdirde gittiğiniz tek yön için bilet almak ve bazı yürüyüş yollarında ise geçiş ödemek zorundasınız. Ayrıca bu kart üzerindeki şifre ile istasyonlarda wi-fi erişimi mümkün. Yürüyüş parkur detayları buraya sığmayacağından başka bir yazıda derledik…
- Mevsim uygunsa denize girip, plaj keyfi yapabilirsiniz. Özellikle Monterosso sahili oldukça uzun ve organize. Yalnız Akdeniz’in deniz anaları meşhurdur; zararsız olsalar da buradaki sahillerde de yüzerken, plajda yürürken bu arkadaşlarla karşılaşabilirsiniz. Şayet Levanto’da kalırsanız orada da upuzun bir plaj var.
Diğer şehirlerde ise durum şöyle: Corniglia’nın denize kıyısı yok. Vernazza ve Riomaggiore’de çok küçük plajlar var. Manarola’da plaj görmedik, ama kayalıklardan atlayarak denize girilebiliyor.
- Sahile kıyısı olmayan Corniglia hariç, şehirleri denizden küçük tekneyle gezmek de mümkün. Alternatif olarak düşünebilirsiniz. Biz yürümekten vakit bulamadık.
- Hazır İtalya kıyılarına kadar gelmişsiniz, Levanto’dan kuzeye doğru sahilde birkaç küçük şehir daha görmek isterseniz bisiklet kiralayabilirsiniz. Bisiklet yolu eski tren yolundan bozma olduğu için sonsuz bir yol değil, birkaç şehir gittikten sonra ( yaklaşık 1 saat ) bitiyor. Dümdüz, efor gerektirmeyen bir yol. Manzaralar nefis! Yer yer uzun tüneller çıkıyor karşınıza. Eskiden tren geçen yerde siz bisiklet sürüyorsunuz; değişik bir tecrübe. En fazla yarım günlük şahane bir program. (Program detayı için….)
Ve tabii Akdeniz’e karşı bol bol gün batımı seyredilir, engin denize bakarak hayaller kurulur, şehirlerin daracık, tarih kokan sokaklarında avare dolaşılır, bıkıncaya kadar deniz ürünü yenir. Şimdiden afiyet olsun!
Monterosso Al Mare:
Levanto’dan güney yönüne doğru tren ve yürüyüş yolu ile bağlanan ilk Cinque Terre şehri ve bu beş şehrin en büyüğü. Eski ve yeni şehir ( Fegina) olmak üzere iki bölümden oluşuyor ve bu ikisini kısacık bir tünel birleştiriyor. Diğer şehirlerin hiçbirinde olmayan geniş, uzun bir kumsalı var; sezonda giderseniz rengarenk şemsiyeler altında deniz ve plaj keyfi yapmak keyifli olacaktır. Biz Ekim ayında gittiğimiz için ancak sahildeki banklarda denize karşı manzara seyretme keyfini yaşadık.
Yeni şehir tarafında daha ziyade oteller, marketler yer alırken, eski şehirde yemek yemek için çok iyi yöresel restoranlar, alışveriş yapabileceğiniz birçok hediyelik eşya satan dükkanlar var. Diğer Cinqueterre şehirleri ile karşılaştıracak olursak; hepsi yokuşlu ve sokak araları daracık iken, Monterosso nispeten düzayak ve açıklık.
Bu şehirle ilk tanışmamız, tatilin ilk günü ”Haydi kısa bir yürüyüşle açılışı yapalım!” deyip de toplamda dört (!) saat süren maceranın sonunda, gün batımına denk gelen saatlerde sahildeki banklara yığıldığımız an oldu. O akşam, güneşi Akdeniz üzerinde batırarak bir süre dinlendikten sonra, şehirde kısa bir tanışma turu atıp, tekrar gelme vaadiyle trenle Levanto’ya geri döndük.
Tatilimizin geri kalan günlerinde yürüyüşü hangi şehirde bitirirsek bitirelim trenle dönüp geldiğimiz, Levanto’dan sonra en sevdiğimiz, kendimizi evde hissettiğimiz bir şehir oldu Monterosso. Konaklamak için ille de Cinque Terre şehirlerinden birinde kalmayı arzu edenlerin seçmesi gereken tek şehir. Diğerlerinin gürültüsü ve sıkışıklığı yok burada, ama yine de konaklama ekonomisi yapmak için doğru adres değil.
Vernazza:
İkinci günümüzde hava bulutlu. Öğleden sonra yağmur ve fırtına bekleniyor, ama biz yağmuru da severiz, fırtınayı da! Üstelik bir gün önceden dört saatlik antrenmanlıyız, kim tutar bizi!? Sabah Levanto’da kısa bir kahvaltı yapar yapmaz trenle Monterosso’ya gittik. Sahilde biraz sağı solu seyredip fotoğraf çektikten sonra başladığımız yürüyüş Vernazza’ya kadar yaklaşık iki saati buldu.
Yağmurlu ve kapalı havaya rağmen şehir turist dolu. Yürüyüş sonrası karnımız çok acıkmış olduğu için, kendimizi uzun bir kuyruk oluşturmuş kalabalığa doğru iştahla ve merakla ilerlerken bulduk. Sağda solda eli boş pek kimse göremeyince de merakımız iyice arttı.
Yaklaşınca anladık ki yöreye özgü, kağıt külahta satılan kızarmış deniz mahsulleri epey popüler; hemen sıradaki yerimizi aldık. Külahlarımızı alır almaz deniz kenarında bir banka yerleştik. Balıkçı kayıklarının, ipe dizili renkli boncuklar gibi bağlı durduğu limana karşı zafer mutluluğuyla anın tadını çıkarttık.
Az zaman sonra yağmurun bastırmasıyla deniz kenarında, kuytuda kalmış bir kemerin altına sığındık. Zaten yeterince güzel geçen günümüzü daha da güzelleştirecek bir anın tam orada bizi beklediğini bilmiyorduk. Kendi halinde gitar tıngırdatan bir çift, biz, bizim gibi başka birkaç yürüyüşçü ve bir bisikletliden oluşan sığınmacı gruba mini bir konser verirken, hepimize bitmesini istemediğimiz özel anlar yaşattı. Yağmurun dinmesiyle herkes dağılırken, kalbimizi Vernazza’da bırakıp, trenle Monterosso’ya döndük.
Vernazza’nın çekim merkezi, kayalıkların üzerine kurulmuş, tepeden Akdeniz’i izleyen Doria kalesi. Vernazza’dan Corniglia’ya yürüyecekseniz, şehrin tepelerine doğru tırmanarak başlayan yol sayesinde zaten kalenin manzarasına vakıf olacaksınız. Yürüyüşçüler, kaleye boş yere efor harcamayın. Şayet sadece şehri gezmeye geldiyseniz, kaleye çıkılabilir; manzaraya değer.
Corniglia:
Sabah kahvaltıyı yine Levanto’da yaptıktan sonra trenle Vernazza’ya geçtik. Hava bugün günlük güneşlik. Hiç vakit kaybetmeden Corniglia’ya doğru yürümeye başladık. Yol çok güzel, yemyeşil, bir gün önce yürüdüğümüz Monterosso-Vernazza parkuruna göre daha az kalabalık, ayrıca uzun ve yorucu da değil.
Corniglia’nın diğer şehirlerden farkı denize kıyısı olmaması. Denizden yükseliği 100 metre bir tepe üzerine kurulmuş, nispeten daha az turist çeken, daha yeşil ve sakin bir şehir. Şehrin ekseni üç nokta üzerinden geçiyor; otoparkın olduğu giriş noktası, kilisenin, restoran ve kafelerin olduğu küçük meydan ve şehrin en uç noktasına kurulmuş seyir terası. Seyir terasından manzara çok güzel, seyretmeden dönmeyin.
Biraz ara sokakları turladıktan sonra meydandaki restoranlardan birinde öğle yemeği, üzerine de onlarca kilometre yürümenin verdiği gönül rahatlığıyla İtalya’nın vazgeçilmezi dondurmalarımızı yedik. Aman unutmayın! Cinque Terre’nin en ünlü dondurmacıları burada ve gerçekten çok leziz.
Buradan hemen sonra -yolun zorluğundan bihaber- hızımızı alamayıp Manarola’ya yürümeye başladık.
Sahilden bağlanan kısa patika heyelan yüzünden kapalı olduğundan mecburen tepelerden geçen uzun yolu kullandık. Yol dik bir basamaklı tırmanışla başlıyor, devamı da uzun ve zorlu; birbirimize sırayla ”No pain,no gain!” diye diye yolu tamamlamayı başardık. Bütün zorluğuna rağmen bu 5 şehir parkurunda yürüdüğümüz en etkileyici manzaralara sahip yoldu denebilir.
Manarola:
Akşam güneşi batmak üzereyken Manarola’ya vardığımızda, geride bıraktığımız olağanüstü manzaraların izi hafızamızda, yorgunluğu bedenimizde, adımlarımız iyice ağırlaşmış, kendimizi sahilde bir bankın üstüne bırakıverdik.
Sahil yolunun devam ettiği yamacın ucunda bir anda turist kalabalığı birikmeye başlayınca meraklandık. Gücümüzü toparlayıp biz de kalabalığın arasına karışmak üzere yürümeye başladık. Yamacın ucuna ulaştığımızda gördüğümüz manzara nefes kesiciydi; başımızı sağa çevirince başka, sola çevirince başka güzel. Sağ taraf Akdeniz; engin mavilik, turuncu, pembe, leylak renklerine bürünmüş. Sola bakınca rengarenk bir tablo gibi güneşi uğurlayan güzeller güzeli Manarola. Çoğu turistin elinde tripod ve fotoğraf makinaları Cinque Terre’nin belki de en çarpıcı fotoğrafını çekmek için bekliyorlar. Güneşin batmaya başladığı andan, havanın tam anlamıyla karardığı ana kadar onlarca insan yüzlerce fotoğraf çekiyor. Biz de boş durmuyoruz tabii…
Bu seremoninin ardından yorgun ama mutlu ve dingin, trene atlayıp akşam yemeği için Monterosso’ya gidiyoruz.
Riomaggiore:
Bugün son tam günümüz. Hava pırıl pırıl güneşli. Ayrıca bugün evliliğimizin ilk yıldönümü. Aslında Cinque Terre’nin en güzel yürüyüş yollarından biri olduğu söylenen Manarola- Riomaggiore arasındaki ünlü ‘Via dell’Amore’ parkurunu yürümeye niyetliydik, fakat bu yolun da heyelan nedeniyle bir süredir kapalı olduğunu öğrenince başka bir plan yaptık. Yeni planımız bisiklet kiralayıp Levanto’dan kuzeye doğru sahil turu yapmak oldu.
Levanto’da bisikletlerimizi kiralayıp, kahvaltının ardından yola koyulduk. Sahilden ilerleyen, yer yer tünellerden geçtiğimiz yol boyunca az bilinen şehirlerin içinde tur atıp buraların sakin, huzurlu havasının tadını almak çok hoşumuza gitti, biraz da kıskandık. Ne az gelişmiş bir köy kadar iptidai, ne de fazla gelişmiş bir büyük şehir kadar boğucu; yaşamın böyle küçük ve sakin şehirlerde ne kadar huzurlu geçeceğinin hayalini kurarak öğle yemeği ve dondurma ritüeli için Levanto’ya geri döndük. Akşamüstü trenle, son güne sakladığımız Riomaggiore’ye gittik.
Trenden iner inmez yine şiirsel bir gün batımına denk gelince, yüzünü manzaraya dönmüş onlarca gezgin gibi biz de kendimize güzel bir nokta bulduk. Tesadüfen yanı başımızda bir sokak ressamı, tam ortama uygun müzikler çalmaya başlayınca da kendimizi kuş tüyü yastığa bırakır gibi bu büyülü anın içine bırakıverdik. Nefes kesen manzara ve müzik eşliğinde, planlasak daha romantik olamayacak bir doğallıkta, düğünümüzü, evlendiğimiz saatleri hatırladık. Hava karardıktan sonra kısa bir Riomaggiore turu atıp, akşam yemeği için trenle hoop Monterosso’ya.
Sonuç olarak, kalabalığa, dik yokuşlu, sıkışık sokaklarına rağmen, romantik, melankolik ve şiirsel havayı elden bırakmıyor bu beş güzel şehir . Büyük bir hevesle anlattığımız yürüyüşlerin aslında bir avantajı da şehirdeki turist kalabalığından biraz sıyrılıp size nefes alma imkanı sağlıyor olması. Yine de ister yürüyün, ister trenle in-bin yapın, bu özel şehirleri gelip görmeye değer.
İyi tatiller!
Soluksuz okudum,çok güzel anlatılmış. Kalacak yer önerisi harika. Nefis bir doğa ve trenle bağlantı harika. Yürüyüş hobisi olanlar için harika yerler.Ben trenle gezmek isterdim bu şık, güzel, küçük yerleri. Yaz için deniz açısından da çok güzel yerler. Değişik,keyifli ve az rastlanılır biz gezi programı. Yeni gezi programlarınızı bekliyorum.