Yunanistan’da alternatif bir tatil rotası olan Peleponnes, ülkenin en güney ucunda yer alıyor. Ege, Akdeniz ve İon Denizleri ile çevrili olan yarımadanın aslında anakara ile bağlantısı Korint kanalı ile kesilmiş vaziyette, ama yine de coğrafi olarak doğal bir ada değil.
Diğer turistik Yunan adaları ve çekim merkezleri yanında bölgenin pek bahsi geçmiyor. Kimse Peleponnes ya da Mora deyince “Vaayy!” demiyor, ama gerek tarihi ve doğal güzellikleri, gerek bakir olması nedeni ile bizce kesinlikle diğer turizm merkezleri kadar cazip. Her yeri yemyeşil; yer yer zeytinlikler, yer yer de çam ormanları ile örtülü. Denizi de mükemmel üstelik. Geçmiş zamanlardaki ulaşım zorluğu da yeni yapılan otoyol ile çözülmüş vaziyette.

Önceki adı Mora, daha ziyade ortaçağda Haçlılar tarafından kullanılmış ve yerleşmiş. Yarımada, dut ağacı yaprağına (Morea) benzetildiğinden bu ismin verildiği düşünülüyor. Osmanlı zamanında da devam eden bu isim, Yunanlılar tarafından terk edilerek, biraz da milliyetçi bir yaklaşımla, mitolojideki kurucusu Pelops ile bağlanıp Peleponnes olarak değiştirilmiş.

Bölgede çok fazla görülecek yer var. Farklı rotalar çizmek mümkün ve tümünü gezmeye kalkarsanız 15 gün sürer. Biz, Hydra ve Spetses adaları tarafında bulunan Argolis bölgesine daha önce gittiğimizden, adanın en güneyine, parmak uçlarını andıran üç yarımadaya, coğrafi adı ile Lakonya ve Messenia bölgelerine odaklandık. Kuzey tarafı ise başka bir seyahate kaldı.
Nasıl gidilir?
Mesafeler çok uzun olduğundan Peleponnes’de araç şart. Biz Atina’dan kiraladığımız araçla yaklaşık 1000 km. yol yaptık. Kendi arabanızla gelecekseniz, yarımadaya Patras veya Korint köprüleri üzerinden girebilirsiniz, ama her iki köprü de İstanbul’dan 1100 km mesafede. Böyle bir seyahati yolda konaklama yapmadan, tek etapta düşünmeyin. Atina’da araba kiraları sezona göre çok değişiyor. Mini sınıfı 1000cc bir arabanın maliyeti günlük 30-70 Eur arası. Muhakkak önceden kiralayın, alanda bu fiyatları bulamazsınız. (Biz genelde www.autoeurope.com‘u kullanıyoruz.)

Haritadaki rotayı yapmak için, havaalanından çıkışta, otoyolda Korint tabelasından girin. Bundan sonra Tripoli ve Sparta’yı takip edin. Githio çıkışından sonra, normal yollarda gps kullanın.
Otoyolların kalitesi çok iyi, trafik yok, düdük gibi bi arabayla bile rahat 130 yaptık. Komik ama 230 km. uzunluğunda paralı yolda toplam 8 gişe var iyi mi? Tam vitesi beşe atacakken gişeye geliyorsun 🙂 . Çocuklu geliyorsanız mola noktaları çok sık değil, kaçırmayın!
Nereleri görmeli, gezmeli ?
Bizim çizdiğimiz Peleponnes rotasında ilk durak, seyahatin olmazsa olmazı Monemvasia idi. Yol üzerindeki Sparta şehrinde antik Sparta kalıntıları var. Fotoğrafları çok etkileyici bulmadığımızdan biz pas geçtik.(İsim bağlantılarına tıklarsanız harita var)

Monemvasia, gündüz ayrı, gece ayrı güzel; bir tam güne değer. Hakkını vermek için bilgileri “Monemvasia, Saklı şehir” yazısında derledik. Atina ‘dan buraya mola ile 4 saat koyun.

Seyahatin bu bölümünden sonraki ikinci hedef, Yunanistan’ın en güzel plajına sahip Elafonisos Adası. Monemvasia’dan yaklaşık 1 saat 15 dakikalık virajlı bir dağ yolu ile Pounta limanına varılıyor. Yolda medeni tuvalet yok. Kendinizi ona göre ayarlayın.

Pounta, Elafonisos için feribot limanı, geçiş her yarım saatte bir. Pounta’da bile suyun rengi, adanın güzelliğinin habercisi. İkinci durağa ait Elafonisos detaylı yazısı burada.

Eğer zamanınız uzun ise Neapoli‘den feribotla Kythira adasına geçebilirsiniz. Ama biz bu adayı daha sonraki bir seyahate (2018) bıraktık, yazısı burada.
Lakonya’nın bu bölümünü bitirince, Gythio tarafındaki yarımadaya geçmek için körfezi dolanmak gerekiyor. Yol yaklaşık 3 saat sürüyor. Burada görülecek çok fazla yer var ve hepsini bir günde tamamlamak imkansız. Bu nedenle bir üs seçip günübirlik turlar yapmak gerekli. Biz Karavostasi’de kaldık. Bölgede birbirinden güzel tesisler var. Buradaki mimari çok özgün; tüm binalar taş ev karakterinde (Assos’u andırıyor).
Karavostasi seçimini, bilmeden, harita üzerinden yaptık. Pişman olmadık, fakat yol üzerindeki Gythio şehri de bize çok sempatik geldi; konaklama için bir alternatif olabilir. Kaldığımız En Plo son derece güzel bir tesis olmasına rağmen tüm aktivitelerden uzak, sessiz bir noktada idi. Karavostasi’de yol kenarında çok davetkar iki balık restoranı var, fakat biz bunlarda yemedik. Bir sonraki sahil kasabası Neo Itilo bize daha cazip geldi. Sahil yolundaki Mavros Piratis tavernada (Karakorsan), Yunanistan’ın en iyi ahtapotlarından birini yedik. Hemen yanında, kayaların üzerinde yer alan üzeri verandalı Karavopetra da et ızgara için çok iyi.
Günübirlik hedeflerin ilki Gerolimenas son derece özgün havası olan bir balıkçı köyü. Kalmak için biraz uzak, ama buraya kadar gelmişken muhakkak görülmeli.

Tek tarafı dik bir uçurumla biten bir koyun içinde yer alıyor köy. Zaman burada durmuş sanki; bazı taş binalar terk edilmiş, bazıları zoraki ayakta duruyor. Koyun dibindeki plaj çakıl ve organize değil. Yemek için birçok restoran seçimi var.

Gerolimenas’a giderken gezilecek bir yer de Diros mağarası. İçinde su olan bu mağara küçük teknelerle geziliyor ve yaklaşık 40 dk. sürüyor ( Kişibaşı 12 Eur ). Mağara çok etkileyici ve iyi organize edilmiş (Klostrofobisi olanlar daha iyi bilgi edinmeli).

Diğer keşif hedefi Limeni son derece şirin bir köy; tam kartpostallık. Mimarisi çok özgün. Denize girecek yer bulma konusunda sıkıntı çekilebilir; etraftaki plajlar hep kayalık ve çok fazla deniz kestanesi var. Güzel restoranlar var ama biraz kalabalık ve sıkışık; biz bu nedenle tercih etmedik ve yakındaki Neo Itilo’ya geri döndük. Limeni’de park yeri bulmak biraz problemli. Biz inerken yokuşta bıraktık ki doğru tercih bu.

Son hedef Areopoli ise buranın dağ kasabası hüviyetinde bir yerleşim merkezi; zaten kelime anlamı da ”yukarki şehir”.

Taş binaları ve arnavud kaldırımlı sokakları ile çok güzel. Gündüz gezince pek bir şey anlamazsınız, kesinlikle gece gelinip sokak tavernalarında birşeyler yenmeli, gelene geçene bakıp daha sonra da “gelen geçen” moduna geçilmeli. Civardaki tüm yerleşim yerlerinden Yunanlılar buraya geliyor ve ortam cıvıl cıvıl oluyor.
Peleponnes’in bu kısmını gezdikten sonra Messinea tarafına doğru yola koyuluyoruz. Bu sefer kalmak için seçtiğimiz yer Koroni. Yol 3 saat sürüyor ve geçtiğimiz dağ köylerinin güzelliği bizi büyülüyor.

Yol üzerinde Kalamata’dan da geçiyoruz, ama zeytinlikler dışında pek bir anlam ifade etmiyor. Şehir, modern ve özgün mimarisi olmayan yapılarla dolu. Bununla birlikte Kalamata’dan az ileride Analipsi’ye bağlı, deniz kenarındaki Phoenix Taverna‘dan bahsetmeden geçmeyeceğim. Yunanistan’ın en iyi bira mayalı kabak kızartmasını burada yedik.

Koroni tam anlamı ile bir Yunan tatil kasabası. Turist yok denecek kadar az. Akşamları volta atılan bir sahil yolu, ve bu yol üzerinde birçok restoran ve barı var. Vakit geçirmesi keyifli bir yer. Daracık sokaklarla örülü şehirde otopark problemi var. Yer bulmak için son noktaya kadar zorlayın. Sahile erken vakitte inip sola dönün, karşınıza çıkan okulun bahçesi park yeri. Okula doğru dönmeden, solunuzda kalan Atinaikon pastanesinin tatlıları bir efsane; burada sipariş verip deniz kenarındaki masalarında oturun, servisi oraya getiriyorlar.

Etrafta görecek yerlerin en başında Navarin Kalesi var. Koroni’den sahil yolu ile batıya doğru giderken, Foinikounta güzel bir plajı ve restoranları olan küçük bir şehir, gecelemek için Koroni’ye alternatif olabilir.
Navarin Kalesi, (Yunanca Niokastro Pilou) biraz da tarih merakımızdan olsa gerek, havanın sıcak olmasına rağmen keyifle gezdiğimiz bir yer oldu. Bizim için karanlık sayfalardan biri olan deniz savaşını, kalenin baktığı körfezde kafamızda canlandırmaya çalıştık. Kale içinde yönlendirme levhaları zayıf. Ağaçlıklı yoldan sonra kilise-camiyi sağınızda bırakıp deniz tarafına dönün ve surların üzerine çıkın. Manzara buradan çok güzel. Surları sağa doğru takip ederek, geldiğiniz yoldan dönmeden, tekrar giriş kapısına ulaşabilirsiniz.

Kalenin hemen dibindeki Pilos şehri de oldukça sempatik; limana yakın bir yerde park edip, bir kafeteryada soluklanmak için çok uygun.
Navarin körfezinin arka tarafında, kuşların göç yolu nedeniyle doğal park ilan edilen Voidokilia Plajı da, yapısı itibarı ile güzel yerlerden biri. Hafta sonu kalabalığına denk geldiğimiz için biz fazla keyif alamadık. Plaj organize değil; en yakın büfe 2 km uzakta; dolayısı ile şemsiye ve içecek stoğu ile gitmeniz şart. Kumluk ve sığ olduğu için çocuklular için çok uygun.

Planımızda dönüş yolu üzerindeki Polylimnio Şelaleri de vardı, ama vakitsizlikten uğrayamadık.
Dönüş yolunda, uçsuz bucaksız zeytinliklerin içinden geçerek Kalamata‘dan otoyola bağlandık ve buradan bir mola ile Atina Havaalanı’na geldik.

Son ipucu: Eğer mümkünse yolun bu kısmını Pazar akşamına denk getirmeyin. Otoyol, Peleponnes’te haftasonu geçiren Yunanlılar tarafından kullanılıyor ve yoğun trafik oluyor (Silivri-İstanbul hafta sonu modeli).
Sonuç olarak Mora Yarımadası, Yunanistan’ın keşfedilmemiş güzelliklerini barındırıyor. Henüz kitle turizmi ile kirletilmemiş, pırıl pırıl bir rota. Kesinlikle tavsiye ediyoruz. 10 üzerinden 10.

Bu güzel ve teşvik edici bilgiler için çok teşekkür ederim. Çok faydalı olacak 🙂
Yorumunuz için biz teşekkür ederiz Mahir Bey.
Bu güne kadar seyahat planlaması ve do/don’t ları bu kadar güzel yazılmış bir sayfay ile karşilaşmamıştım. Tebrik ederim. 60 yaş üstü bir seyahat grubumuz var ve Çinden, Mexica ya kadar pekçok seyehati kendi kendişimize planlayıp uyguladık. Ahh! dediklerimiz genelde kaçırdıgımız güzellikler oldu. Inanıyorumki sayenizde Moranın Güney bölgesini keyifle gezeceğiz ve kesinlikle tavsiyelerinize uyacağız.
Zaman verip paylaştığınız için çok cok teşekkür ederim. cakata@hotmail.com
Şevk verici yorumunuz için teşekkür ederiz Celal Bey. Size ve grubunuza da keyifli seyahatler dileriz.
Sizin sayenizde ve tavsiyelerinizle geçen sene elafonisos(geyikadası) ve monemvasiada çok güzel bir tatil geçirdik. inşallah bu sene de bu destinasyonunuzu düşünüyoruz teşekkür ederiz. Ben de size pelionu şiddetle tavsiye ediyorum. bol bol gezin ve yazın lütfen sevgilerimizle.
Filiz-kaan kurtdemir
Bunları duymak ne kadar güzel. Çok teşekkür ederiz. Size de keyifli seyahatler..
merhaba,
https://www.booking.com/hotel/gr/nikki-beach-porto-heli.tr.html?aid=356996;label=gog235jc-hotel-XX-gr-nikkiNbeachNportoNheli-unspec-tr-com-L%3Atr-O%3AwindowsS10-B%3Achrome-N%3AXX-S%3Abo-U%3AXX-H%3As;sid=65ae4afd4d194eba2d642d0d1a6d296d;dist=0&sb_price_type=total&type=total&
şu otel hakkında ne düşünüyorsunuz? rotanızı aynen uygulamayı planlıyoruz atina’dan araç kiralayıp.
çipsiz ehliyetim var, problem oluyor mu?
Otel iyi görünüyor, ama bildiğimiz bir yer değil. Bir de Porto Heli yi baz alarak, ancak Spetses, Hydra ve belki Nafplio ya günübirlik gidebilirsiniz, ama rotayı izleyecekseneiz, Peleponnes diğer bölgeler, örneğin Monemvasia çok uzak. Ömrünüz araçta geçmesin : )
Çipsiz ehliyet konusunda bugüne kadar sıkıntı yaşamadık, ama ben 2017 yaz başı değiştirdim. Size de tavsiye ederim, bir gün sınırdan araba ile geçerseniz zaten lazım olacak.