Kocaman, heybetli bir kaya parçası düşünün gökten inmiş gibi denizin ortasında duran. Sonra, bu kayanın açık deniz tarafında öyle bir şehir düşünün ki, ortaçağdan beri değişmemiş, ama karadan bakınca hiçbir yeri görünmeyen. Burası Monemvasia!
Öncelikle, konumlandığı kaya parçası büyülüyor insanı, kapısından girer girmez de adeta bir film seti gibi olan mimari dokusu. Tek bir giriş kapısı var şehrin; adı da buradan geliyor. Yunanca mone (tek) ve emvasia (giriş) kelimelerinin birleşmesinden.
Kuzeyli kavimlerin saldırısından korunmak amacı ile Sparta’lılar tarafından 6.yy’da kurulmuş bu şehir. O günden bugüne, Bizans, Venedik, Osmanlı boyunduruğunda kalmış, 1821’de Yunanistan’a geçmiş. Bizans ve Venedik döneminde Güney Ege’nin en önemli ticaret limanlarından biri olmuş. Evliya Çelebi, Seyahatname’sinde Benefşe olarak bahsediyor şehirden. Yaptığı tasvirlerden, Osmanlı döneminde ticari önemini nispeten kaybettiğini, önemli bir denizyolu karakolu haline geldiğini anlıyoruz.
Yunan döneminde tamamen gözden düşen şehir, neredeyse terk ediliyor. 1970’lerde turizmin canlanması ile birlikte yeni bir dönem başlıyor. Ortaçağdan bu yana neredeyse el değmemiş olan taş evler, aslına uygun restore edilerek, Monemvasia’nın bugünkü güzelliği ortaya çıkarılıyor.
Şehrin kış nüfusu 90 kişi; dolayısıyla hayat tamamen turistik faaliyet üzerine kurulu. Buna karşın, elektrik kabloları haricinde orijinal görüntüyü bozan hiçbir şey yok.
İki bölümden oluşan şehrin yukarı kısmında bugün yaşam yok, sadece tarihi eserler ve bina kalıntıları var, birçoğu da restorasyon halinde. Aşağı bölümde ise 800 e yakın bina var ki, bunların 40 tanesi kilise (bir tane de Osmanlı’dan kalma cami var). Bu bölümde restore edilen binaların çoğu; butik otel, taverna, kafe-bar veya dükkana dönüştürülmüş durumda.
Nasıl gidilir?
Direkt olarak Monemvasia’ya ulaşım zor. Yakınlarda havaalanı, hızlı feribot limanı yok. Karayolu tek seçenek! Eğer Atina’dan çıkıyorsanız, Peleponnes yarımadasının ortasından geçen yol 350km. Büyük bir kısmı otoban olsa bile, en iyi ihtimal 4 saat sürüyor. Trafik neredeyse hiç yok ve otoyol, varışa son 80km kalıncaya kadar devam ediyor, ama ilk bölümde zaten bir ihtiyaç molası veriyorsunuz; üstelik tam 8 (!) defa gişeden geçip (şaka gibi geliyor,ama şaka değil!) dur, kalk yapıyorsunuz. Son bölümde de hız ortalama 60km’yi geçemiyor. Böyle olunca tabii 4 saat bile iyimser oluyor.
Nasıl gezilir?
Monemvasia, M.S 675 senesindeki bir depreme kadar karaya bağlı imiş, sonra bu bağlantı sular altında kalmış. Daha sonraki tarihte ve şimdi, adanın kara bağlantısı yaklaşık 200mt uzunluğunda bir köprü üzerinden yapılıyor. Köprünün bir ucunda Gefira balıkçı kasabası var. Gefira’dan çıkıp köprüyü geçince devam eden sahil yolu, Monemvasia’nın tek giriş kapısında son buluyor. Bu kapıdan araç geçişi yok, üstelik otopark da yok :); kös kös dönüp aracı yolda park etmek zorundasınız ve yer bulmak oldukça zor. Köprüden sonraki yol yaklaşık 1500mt. Gündüz çok sıcak, ama gece rahatlıkla yürünebilir; aydınlatması var. Bir seçenek de; Gefira‘dan kalkıp, Monemvasia’nın kapısında bırakan minibüsler.
Kale kapısından girince, bir yol soldan düz devam ederken, bir diğeri sağa doğru iniyor. Sağa doğru inen, surlar ve deniz dibinden devam ederek, şehrin iki farklı meydanından geçip diğer ucuna kadar devam ediyor.
Buradan, surların öbür tarafına geçip şehrin dışından surlara bakmak veya yokuş yukarı devam edip tepeye çıkmak mümkün. Gün ortasında tepe tırmanışı oldukça zor; yükseklik 200mt, yukarıda büfe vs. yok, ama manzara mükemmel. Çıkmaya niyet ederseniz, yanınızda mutlaka su olmalı.
Tırmanış yapmadan ikinci meydandan sola devam edince, demin girmediğiniz ana caddeye geliyorsunuz ki, şehrin bütün taverna ve dükkanları bu dar cadde üzerine sıralanmış. Bir kafede denize karşı soluklanıp, engin mavinin ve tarihin tadını çıkarın.
Şehir gündüz ayrı, gece ayrı güzel. Gündüz turunun yanında, bir gece yürüyüşü de yapmanızı tavsiye ederiz.
Monemvasia şehrini gezmek için 24 saat ayırmanız yeterli. Bu süre içinde akşam ışıklarının tadını çıkarıp, gecesini de yaşayabilir; gün içinde serinlemek için surların dibinden denize de girebilirsiniz (Gölgelik yok, merdiven ve duş var).
Nerede kalmalı?
Monemvasia içinde birçok butik otel var. Bu otantik havayı gece de solumak istiyorsanız kale içinde kalabilirsiniz, ancak araç girişi olmadığından valiz taşıma problemi yaşayacağınızı, orijinal taş binalar içinde odaların çok büyük olamayacağını, üstelik sahilde bulunan Gefira’ya göre üç misli fiyat ödeyeceğinizi bilin. Bizim gittiğimiz dönemde, deniz manzaralı oda Gefira’da 60Eur iken, muadili, Monemvasia’da 150Eur idi. Biz, Gefira’da köprü başındaki Aktion otelin deniz odalarında kaldık, süper lüks değildi, ama park problemimiz olmadı ve gece yemeğe yürüyerek gidebildik. (Gefira, ilk resimde, Monemvasia’nın arkasında görünüyor)
Nerede yemeli?
Yemek konusu da otel ile aynı paralelde. Monemvasia, turizm olgusu ve kaynak kısıtlılığı nedeniyle daha pahalı. Zaten, şehrin içinde 3-5 mekan var. Hepsinin de teras üzerinden deniz manzarası var. İlla burada yiyecekseniz, öğle yemeğini tercih edin; manzara o zaman anlamlı. Gece, açık denize doğru sadece koyu karanlık var manzara olarak. Gefira’da mekan seçeneği daha fazla. Burada, arabayı limandaki açık otoparka bırakıp,diğer uçtaki yat barınağı ve mendireğe doğru yürürken birçok restoran göreceksiniz. Her yerde olduğu gibi; merkezden uzaklaştıkça kalite artıyor.
Bizim tercihimiz akşam Skorpios, öğlen Kastraki oldu. İkisi de Monemvasia kaya manzaralı.Fiyatlar gayet uygun, hatta Yunanistan’a göre ucuz bile denebilir (20’lik ouzo, kalamar, barbun, horta, cacıki, greek salad 45Eur civarı). Yörede, büyük balıkların yanında, barbun ve sardalya bol. Ege Denizi’ne göre buradakiler daha az yağlı, deniz tadı daha yoğun.
Sabah kahvaltı için Gefira merkezde butik bir pastane var, ama börek, simit vs fırını, şehrin kuzeyindeki sahil yolu üzerinde. Biz maalesef fırınları kahvaltıdan sonra gördük. Her yazıda tekrar olacak belki ama, bu ülkede, kahvaltı için fırından malzeme alıp, kafeteryaya gidip orada bir tek kahve söyleyerek yemek sorun değil. Bizim alıştığımız tür Türk kahvaltısı ise oteller haricinde hiçbir yerde yok. Bu arada ilk Yunan seyahatiniz olacaksa ‘Sofra adabı‘ ve ‘Nerede yemeli’ yazılarına da göz gezdirmeniz faydalı olur (Yunan yeme içme kültürü, ve mekan seçimi konusunda ipuçları bulabilirsiniz).
Sonuç olarak, Yunanistan’da bir Peleponnes (Mora) Yarımadası seyahati planlıyorsanız, Monemvasia kesinlikle görülmesi gereken yerlerden biri. Yakınındaki, Elafonisos veya Kythira adası, ya da Neapoli gibi farklı çekim merkezleri ile mükemmel bir seyahat olabilir. Böyle bir tur için Atina’dan araba kiralamalı ve en az dört gece düşünmelisiniz. (Elafonisos adası ile ilgili bilgilere buradan ulaşabilirsiniz)
Çok kıymetli ve aydınlatıcı bilgileri sohbet şeklinde derleyip toparlamışsınız. Konuya çok hakimsiniz, ayrıca paylaştığınız fotoğraflar çok güzel.
Tebrik ve Teşekkürlerimle,
Serhat Nalbantoğlu
Güzel yorumunuz için teşekkür ederiz Serhat Bey..
Beyefendi, o kadar güzel anlatmışsınız ki, ilk yolculuğumu Monemvasia’ya yapmaya karar verdim. İyi ki varsınız. Sayenizde şahane bir yerden haberdar oldum.
Onur Güven
Teşekkür ederiz Onur Bey