Yıllar evvel arkadaşlarımızla Bodrum’dan kiraladığımız bir tur teknesi ile yanaşıp, Panteli’de bir akşam yemeği yedikten sonra ayrıldığımız Leros’a, 12 yıl sonra, bu defa bir arkadaş teknesi ile ve üç gece kalmak üzere yeniden geldik.
Leros’a dair o yıllardan aklımda kalan tek ama en canlı sahne; ılık bir yaz akşamı, güneş yeni batmış, akşamın en tatlı maviliği, Panteli’deki çakıl taşlı plajın üstüne kurulmuş tahta masa ve sandalyelerde dostlarla uzun, keyifli ve huzurlu bir akşam yemeği yiyoruz. Yan yana dizili tavernalardan bu huzurlu ortama sızan nefis ızgara kokuları ise hala burnumda. Bu defa ise, hem yıllardır Leros deyince aklıma gelen bu yegane anıyı tazelemiş, hem de iki buçuk güne daha birçok anı sığdırmış olarak ayrılıyoruz adadan.
O zamanlar adanın tek bir noktasını görmüş olmamıza rağmen, Leros’u yıllarca sakin ve huzurlu bir ada olarak hatırladım. Bu seferki gelişimizde adanın tamamını gezdikten sonra da fikrim değişmedi.
Akşamları elinizde içkiniz, iyi müzikle keyif yapacağınız birkaç bar haricinde gece hayatıyla kopulacak adalardan değil Leros. Daha ziyade gündüzleri elinizde kitap, plajlardan birinde tüm gün mesken kurup, denize girebileceğiniz; akşamları da yine deniz kenarındaki restoranlardan birinde keyifle yemek yiyip, hoşbeş edeceğiniz, huzur vaat eden bir ada. Zaten ağız tadına düşkün Türkler, özellikle de yatçılar tarafından bu anlamda ün yapmış adalardan. Avrupalı turist ise pek yok denebilir.
Nasıl Gidilir?
Şayet kendi tekneniz, yahut arkadaş teknesi – ki en güzeli 🙂 – ile gitmediyseniz, bulunduğunuz şehirden önce Bodrum’a, oradan da Turgutreis veya Bodrum içinden kalkan bilumum feribot firmalarından biriyle Leros’a ulaşabilirsiniz. Bizim bildiğimiz firmalar Bodrum Express Lines Yeşil Marmaris ve İDO. Direkt feribot yoksa, önce Kos’a geçip oradan Dodekanisos Seaways, yahut Blue Star Ferries‘e ait gemi ile Leros’a geçebilirsiniz. Leros’ta iki adet liman var: biri Agia Marina, diğeri ise Lakki. Dodekanisos Seaways, Agia Marina Limanı’na yanaşıyor, Blue Star Ferries ise büyük gemi olduğundan Lakki Limanı’na yanaşıyor.
Bir başka alternatif ise, adada havalimanı olduğu için bulunduğunuz şehirden Atina’ya, oradan da Leros’a uçakla gitmek olabilir. Havalimanı oldukça küçük ve adanın kuzeyindeki Partheni’de. Merkeze biraz uzak ve uçak saatlerine göre düzenlenmiş bir otobüs servis hizmeti yok; dolayısıyla konaklama yapacağınız yere taksi ile gitmeniz gerekebilir.
Nerede kalınır?
Bizim grubun planı başta adada iki gece kalmaktı, fakat son anda elzem bir değişiklik oldu ve program üç geceye çıktı.
Aylar öncesinden iki gecelik odalarımızı ayırttığımız Panteli Beach Studios’a giriş yapmadan önceki gece için aynı anda beş oda bulabildiğimiz tek yer Alinda’daki Leros Princess Boutique Hotel oldu. Manzarası ve kahvaltısı hariç bizden olumlu puan alan bir otel olmadığı için pek tavsiye edemiyoruz. Yunanistan’da kaldığımız oteller -en mütevazisi dahi- bizi öncelikle temizliğiyle etkiler, burası geçmiş tecrübelerimizle karşılaştırınca temizlik konusunda sınıfta kaldı.
Panteli Beach Studios ise hemen önünden denize girebileceğiniz, restoranlara, kafelere on adımda ulaşılabilen, bu sebeple özellikle çocuklu ailelerin çok rahat edeceği bir otel. Diğer konularda ise bir sıkıntı yaşamadık.
Nereleri gördük?
Panteli:
Denizin hemen kıyısında restoran, kafeterya ve barların sıralandığı küçük ve sevimli bir koy. Çoğunlukla adaya kendi teknesiyle gelen Türklerin demir attığı koy olmasıyla da ünlü. Özellikle bu nedenle Haziran sonu itibariyle oldukça yoğun bir tekne popülasyonu görülüyor. Leros’a gelip Panteli’yi görmeden dönmek olmaz. En azından bir akşam yemeği için mutlaka gelmelisiniz.
Biz en çok doğal atmosferi olan tavernaları seviyoruz. Adalarda ise bu ortamı en iyi, bir koy içinde, denizin kıyısında serili masalar veriyor. Ortam, özellikle gün batarken büyülü bir hal alıyor. Tam da sevdiğimiz gibi olan bu tavernalardan iki tane var Panteli’de: biri Apostolis Taverna, diğeri ise Zorbas. İkisi de birbirinden iyi, geleneksel tavernalar ve fiyatları orta düzeyde. Her ikisinde de yedik ve memnun kaldık.
Üçüncü akşam ise değişiklik olsun niyetiyle biraz daha füzyon ağırlıklı Dimitris Ouzeri’ye gittik. Panteli’de yüzünüzü denize doğru dönünce, sağ tarafta kalan Otel Castello’nun arkasından, merdiven ve yokuş ile çıkılıyor. Restoranın tepeden yan koya bakan güzel bir terası var. Yiyecekler, özellikle ahtapot carpaccio, oldukça kaliteliydi, ama biz oldum olası füzyonu Yunan mutfağına yakıştıramıyoruz. E bir de yukarıda bahsettiğim kumsal alternatifi varsa, her zaman tercihimizdir.
Alinda:
İsmi gibi kendi de güzel bir sahil köyü Alinda. Uzun sahil yolu boyu sıra sıra küçük oteller, kafeler, tavernalar; yolun diğer tarafında ise ılgın ağaçlarının gölgelediği upuzun plaj ve pırıl pırıl deniz. Otel ve restoran seçeneklerinin çokluğu sebebiyle adaya gelen turistlerin konaklama için tercih ettiği favori bölge diyebiliriz. İki gece Panteli’de kalmış olmamıza rağmen, bizim çok sevdiğimiz ve adaya bir daha gelsek kalmak için tercih edeceğimiz yerdir.
Yemek alternatifi olarak, Agia Marina’dan Alinda’ya doğru giderken, yol üstündeki Milos Taverna‘yı da çok tavsiye ettiler. Kalabalık olduğumuz için sadece terasta yer verebileceklerini, oranın da rüzgarlı olabileceğini söyledikleri için cesaret edemedik. Milos, Türkler arasında da oldukça popüler bir taverna. Yine aynı koyda, yol üstündeki Alinda Otel’in altında bulunan Alinda Taverna ise, bir öğle yemeğinde bizi kızartmaları ile ziyadesiyle memnun etti.
Agia Marina:
Adadaki iki limandan biri burada yer alıyor. Deniz kenarında kafeteryalar, barlar, pastane ve fırınlar; arkada hediyelik alışveriş için bujiteri ve giyim dükkanları ve İtalyanlar zamanı inşa edilmiş renkli boyanmış, büyük bahçeli, göz alıcı konaklarla sık sık karşılaşacağınız; adayı turlarken dönüp dolaşıp kendinizi orta yerinde bulacağınız merkez niteliğindeki şehir diyelim.
Lakki:
Doğal ve korunaklı yapısıyla ticari gemilerin ve büyük yolcu gemilerinin yanaştığı adadaki ikinci liman şehri. Özel yat ve teknelerin barınabildiği marinası da mevcut. Lakki’nin tarihi önemi ise, 1930’lu yıllarda İtalyanların hakimiyetindeyken inşa edilmiş olması ve Mussoli’nin, o zamanki adıyla Portolago olan bu şehri İtalyan’ların Dodekanos Adaları’ndaki merkezi yapma hayali.
O yılların art deco stili mimarisiyle inşa edildiği için, geniş caddeleri, büyük binalarıyla Yunan Adaları’nın samimi ruhuna ters düşen mesafeli ve nizamlı bir şehir havası hakim. Bize pek uymadı, fazla vakit geçirmeden çıkmak istedik. Leros, ikinci dünya savaşında önemli çarpışmalara sahne olmuş; bu nedenle Lakki’de savaş malzemelerinin teşhir edildiği ilginç bir müze olduğunu da duyduk, vaktiniz olursa ve ilginizi çekiyorsa belki uğrarsınız.
Agios İsidoros Kilisesi:
Adalarda kilise gezme adetimiz pek yoksa da, adanın batısında, Kokkali yakınlarında, karaya uzun, ince bir yolla bağlanmış; denizin üstünde, koca bir kaya parçası üzerinde tek başına ve mağrur ziyaretçilerini bekleyen Agios Isidoros‘u görmemek bir kayıp olurmuş.
İçine girmeden bile, şiirsel güzelliği uzaktan etkiliyor insanı. Oraya kadar gidince, içeri girip, bir mum dikip dilek dilemeden de dönmedik tabii.
Bizans Kalesi
Platanos’un tepelerindeki kaleye, adadaki en muhteşem manzarayı görmek için ve mümkünse gün batımı saatinde çıkılmalı. Yürüyerek de çıkılabilirmiş, ama biz scooter ile çıktık.
Kalenin girişinde bir de küçük kilise ve müze var, ama kapanma saati olduğu için göremedik. Girişi ise ücretsiz. Manzara için mutlaka çıkmanızı tavsiye ederim.
Yengeç kilisesi (Panagia Kavouradena)
Adanın en güneyinde, Xerokampos plajı yolunun bitiminde, büyük kayaların arasındaki doğal bir mağaraya oyulmuş, gördüğümüz en minik kilise.
Adanın bu tarafına geçtiyseniz gidin görün, ağaçların arasında, gizli kalmış, maket gibi sevimli bir kilisecik. Kayaların tepesinden aşağıya bakınca güzel de bir plaj gördük, ama vakit olmadığı için biz inmeyi denemedik; siz giderseniz belki denersiniz.
Nerede denize girdik?
Panteli Plajı:
Denizi pırıl pırıl, çok güzel, fakat kalabalık sezonda, zaten küçük olan plaj, arka otellerde kalan turist ailerle iyice kalabalıklaşıp itiş tepiş bir hal alıyor.
Adaya sezon ortasında geldiyseniz, denize girmek için değil de, öğlen ya da akşam deniz kıyısındaki restoranlarda yemek yemek için gelmek daha doğru bir seçim.
Alinda Plajı:
Uzun sahil boyu herhangi bir yerde havlunuzu atıp denize girebilirsiniz. Plaj kumluk değil, küçük çakıl taşlı (Leros’ta gördüğümüz tüm plajlar böyle), deniz ise pırıl pırıl ve çocuklu aileler için de çok uygun. Üst baş değişimi için birçok yerde kabinler mevcut. Koy boyunca plajın genişliği biraz dar, ama uzun olduğu için sıkışıklık yaratmıyor.
Dio Liskaria Plajı:
Alinda’dan biraz kuzeye doğru gidince, keyifle vakit geçirdiğimiz organize bir plaj. Şezlong ve şemsiyeler ücretsiz. Leros’taki tüm plajlar gibi çakıl taşlı, deniz ise tertemiz. Ortada bir yerlerde kalıp da organize plaj arayanlar için, özellikle çocuklu ailelere Panteli Paljı’ndan ziyade burayı tavsiye ederiz. Hem daha geniş bir alan, hem de daha sakin.
Blefoutis Plajı:
Arabanız var ise ve sakinlik seviyorsanız, adanın en kuzeyindeki bu sessiz koya muhakkak uğrayın, hatta bir gününüzü burada geçirin. Adadaki diğer plajlar gibi burası da çakıl taşlı bir plaj. Bir iki taverna dışında yemek için bile pek seçenek yok. Ilgın ağaçları bu koyda da doğal şemsiye görevini görüyor. Deniz zaten hep muhteşem.
Xerokambos Plajı:
Adanın en güneyinde, Kalimnos Adası’nın dağlarına doğru bakan sakin bir plaj. Şezlong, şemsiye, restoran faaliyeti mevcut. Denizi biraz sığ olduğu için biz çok vakit geçirmek istemedik, ama burası da çocuklu aileler için tavsiyedir.
Sonuç olarak bugüne kadar iki kez ziyaret ettiğimiz Leros, değişmeyen imajı ile bizim için yeniden gidilecek adalar listesinde yerini aldı.
Harika bir anlatım :))) 2 kere ağustosta gideceğim..
Teşekkürler, keyifli seyahatler…
Selamlar
Yazınız için teşekkürler. Çok faydalandım. Kısmetse 4 -7 Ağustos arasında ailece Leros da olacağız. Öncelikle önereceğiniz (ızgara deniz ürünleri konusunda iyi) bir lokanta var mı?
Merhaba Hamdi bey, Panteli’de deniz kenarındaki Apostolis ve Zorbas isimli tavernalar, klasik Yunan mutfağı için tavsiye edebileceğimiz en iyi adresler. Akşamüstü saatlerinde manzarası da çok güzel oluyor. Şimdiden keyifli tatiller..
Selamlar,
Biz bu Eylül ayında gitmeyi düşünüyoruz. Araç kiralama konusunda alternatifler varmıdır , ya da araç kiralamaya gerek varmıdır ? Teşekkürler.
Liman çıkışında, kurumsal olmasa da birçok acenta var, sorun olmaz (sezon geçiyor çünkü). 2 kişi için kullanabiliyorsanız scooter ya da ATV de olur (B sınıfı ehliyetle veriyorlar) mesafeler çok uzun değil. Kiralama şart mı ? Kaldığınız yere bağlı Agia Marina’da gerek duymayabilirsiniz. Bence gidince karar verin (4 günlük bir seyahatin 2 günü kiralayın mesela).
Keyifli seyahatler dileriz…
Merhaba,
Keyifli paylaşımınız için teşekkür ederim. Çok faydalanıyorum.Tatil boyunca notlarınıza bakmaya devam edeceğim 🙂
16-22Eylül arası Leros ve Patmos planladık, yaş olarak orta yaş grubundayız. Bol deniz,keyifli akşam yemeği, bol yürüyüşlü ve koş koş değil de orta tempoda bir tatil düşünüyoruz. Cilt rahatsızlığım sebebiyle güneşin altında çok uzun oturamıyorum, gün içinde kısmen gölgede(ağaç ya da şemsiye) oturabiliyorum.
Size bir kaç sorum olacak,uygun olduğunuzda yanıt verirseniz mutlu olurum:)
-7 günü Patmos ve Leros’u eşit mi paylaştıralım,yoksa bir adaya daha uzun mu zaman ayıralım?
-Arabayı minumum kiralamayı düşünüyoruz, kaldığımız yer hem denizi güzel hem de sosyal olarak keyifli bir yer olursa gün içinde çok kıpırdamayız.Sanki Leros’da Alinda bölgesi gibi. Bu anlamda Leros ‘da ve Patmos’da kalacağımız yer hangi bölge olmalı?
Tekrar çok teşekkür ederim.
Keyifli yazlar dilerim.
Nursel Kırmızı
Merhaba Nursel Hanım,
Yorumlarınız için teşekkür ederiz. Bizce de paylaşımı eşit yapın, ikisinin de kendi karakteri var.
Leros için Alinda doğru tercih, deniz için mekan değiştirmenize gerek olmaz. Üstelik diğer hareket merkezleri, Agia Marina yürüyerek 20dk, oradan da Pandeli +25 (bir yokuş iniş çıkışı var, yemekleri eritmek için ideal 🙂 ) Alinda’nın en uzak yerinden Pandeli ye taksi 15Eur u geçmez. Adanın doğu tarafı çok turistik değil zaten, bir gün araç kiralama yeterli olacaktır.
Patmos için seçenekler sınırlı, Skala harici bir yerde kalırsanız araç tüm seyahatte lazım olur. Hareket merkezi Hora ve Skala ki dip dibeler, Hora’ya rampa yukarı 30dk da çıkabilirsiniz. Ne var ki Skala körfezi Patmos’un en güzel plajı değil, dolayısıyla araç olmayan günler Agriolivadi ya Kampos plajına toplu taşıma ile gitmelisiniz. (Sık olmasa da Skala’dan otobüs var, ne yazık ki ücret bilgimiz yok)
Umarım bu bilgiler yardımcı olur.
Size ve ekibinize keyifli seyahatler dileriz…