Antiparos Adası

Hepimizin günün birinde bir sahil kasabasına yerleşip, orada sessiz, sakin, huzurlu bir yaşam sürme hayali vardır. Biz de şartlar el verse, tası tarağı toplayıp, arkamıza bile bakmadan kendimizi küçük bir Yunan Adası’na atacağız. Suyun kıyısında bembeyaz boyalı, mavi ahşap panjurlu, küçük bir ev, önünde minik bir balıkçı kayığı yaşayıp gideceğiz. Hayat bu, olur da bir gün bu hayalin gerçek olacağı tutarsa bizim mesken tutacağımız ada Antiparos olurdu. Bu küçük adada yaşamayı hayal ettirecek kadar bizi büyüleyen şeyin ne olduğunu tam anlayamadık, ama günün birinde bir adada yaşama hayallerimizi, gördüğümüz günden beri Antiparos süslüyor.

Esasen doğanın zoruyla ada haline gelmiş küçük bir kara parçası burası. Tarih öncesi çağlarda Paros‘a bağlı iken, jeolojik hareketler sonucu ayrılmış ve o nedenle de Paros’un karşısı anlamına gelen Antiparos adını almış.

 

Adanın en hareketli noktası, limanın karşısındaki küçük köy ve çarşısı. Arka tarafa doğru uzanan çarşının içinde çok kaliteli butikler, kafeteryalar, bar ve restoranlar mevcut.

Nasıl Gidilir?

Dünyanın neresinden giderseniz gidin, Antiparos’a gitmek için önce Paros‘a ayak basmanız gerekiyor. Paros’taki Pounda limanından her yarım saatte bir kalkan feribotlar 10 dakikalık bir yolculuk sonrası Antiparos merkeze yanaşıyor. Feribota araba ya da motosikletle binmek mümkün iken, tercihen Antiparos’ta da araç kiralamak mümkün.

Nerede kaldık?

Ayak bastığımız andan itibaren Antiparos ile duygusal bağımızı bir türlü kopartamadığımız için, bir gece kalmak niyetiyle gelip toplamda üç gece kaldık. Bu plansız hareketin neticesinde ise her gece ayrı bir otelde konakladık. Hepsi de son derece temiz ve kullanışlı, çarşıya yakın, gönül rahatlığıyla tavsiye edebileceğimiz otellerdi. İlk gece Artemis Otel, ikinci gece Sunday Otel (Pantelis Taverna üstü), üçüncü gece ise Mantalena Otel‘de kaldık.

Nerede yedik?

(Not: Mekan isimlerinin üzerilerine tıkladığınızda harita bağlantısı açılır.)

Pantelis Fish Taverna- Adada kaldığımız üç akşam boyunca yemeyi seçtiğimiz harika mekan. Burada yediğimiz her yemek tartışmasız çok lezzetliydi. Özellikle mehtap manzarası için mutlaka tavsiye ederiz. Bizce adanın merkezinde yemek yenecek en güzel mekan.

Taverna Akrogiali- Agios Giorgios Beach’te bir öğlen yemeği yediğimiz restoranın manzarası da, yemekleri de nefis. Ortamı, ışığı açısından özellikle öğlen yemeği için gitmenizi tavsiye ederiz.

The Smile Company Bar – Paros’un,Mikonos’la yarışacak bir gece hayatı trafiği olduğunu biliyorduk, ama Antiparos da bu konuda gayet iddialı. Paros’ta gece klubü denemedik, ama Antiparos’taki The Smile Company sıcak ortamı ve müzikleriyle bizi baya açtı. Civarda birbirine yakın birçok klüp olsa da biz müzikleri yüzünden adada geçen her gecemizi burada kapattık.

Plajlar?

• Livadia Beach – Adanın kuzeyinde uzun ve kumluk, organize olmayan doğal bir plaj. Konumundan dolayı genelde rüzgar aldığından, biz gittiğimizde de çok rüzgarlıydı ve deniz çok dalgalıydı. Plajda veya yakınlarında yiyecek içecek alabileceğiniz bir yer olmadığı için en azından yanınızda su ile gitmenizi tavsiye ederim. Dalgalı denizden hoşlanmıyorsanız, ya da sörf yapmayacaksanız araçla adanın o tarafına kadar gitmek vakit kaybı olabilir.

• Apantima Beach – Adadaki zamanımızın çoğunu bu plajda geçirdik. Denizi muhteşem güzellikte ve plajın çok güzel lounge müzik çalan kendi restoran-barı var. Ücretli şezlong, şemsiyeler var, ama para ödemek istemezseniz kendi havlunuzu da serebilirsiniz.

• Soros Beach- Adanın en fiyakalı ve popüler organize plajı. İki şezlong, bir şemsiyeye 20Eur ödemek istemezseniz yan taraftaki kumlara havlunuzu da serebiliyorsunuz. Kalın kumlu bu plajın denizi de muhteşem. Burada da güzel müzikler çalan bir kafe-bar mevcut. Biz, gün batmak üzereyken gidip chill out yaptık. Çok uzun vakit geçirmedik.

• Agios Georgios Beach –  İncecik, sapsarı kumu ve dingin, berrak denizi olan sakin bir plaj. Şezlong ve şemsiye kiralayabiliyorsunuz. Adanın rüzgarlı olduğu günlerde konumu nedeniyle nispeten sakin kaldığından kalabalık olma ihtimali yüksek. Özellikle günbatımı saatinde manzara nefis oluyor.

Plajdaki iki tavernadan biri olan Capain Pipinos adanın en iyilerinden diye biliniyor, fakat biz Taverna Akrogiali’de yemeyi tercih ettik. Plajın tam karşısında ise üzerinde sadece arkeolojik kalıntılar olan, yaşam olmayan Despotiko isimli minik bir ada var. Merakınız varsa bu adaya düzenlenen turlar sayesinde ziyaret etmek mümkün.

Antiparos mağarası

Buraya kadar gelmişken Yunanistan’ın en eski mağarasını bizce görmeden dönmeyin. 45 milyon yaşındaki mağaranın içinde tam 411 basamakla 200 metre yerin dibine iniliyor. Açıkçası dibe kadar inmek biraz yürek istiyor, bizim heyecandan dizlerimizin bağı çözüldü, ama buna kesinlikle değdi. Hele de en dibinden yukarıya bakmak nefes kesici. Bu arada mağaranın içi tahmin edersiniz ki oldukça serin. Giriş ücreti ise biz gittiğimizde kişi başı 6 Eur idi.

Sonuç olarak, kurduğumuz tatlı hayal bir gün gerçek olur mu bilmem ama, Antiparos, Paros’un gölgesinde kalmış gibi gözükse de, bize göre çoktan kendi özgün kimliğini yaratmış özel adalardan biri.